İnsanlık tarihi boyunca bulunduğu andan itibaren oldukça değerli görülen ve gerek yatırım aracı olarak gerek aksesuar olarak kullanılan altın, birçok kişinin hayatında bir yere sahiptir. Peki, böylesi önemli bir noktaya oturan altının oluşumu nasıl oldu?
Ortaya çıktığı andan itibaren oldukça değerli olan altının oluşumu uzun yıllar boyunca gizemini sürdürse de insanlık zaman içinde evrene dair yeni keşiflerde bulundukça altının oluşumu nasıl gerçekleşti sorusu da açıklık kazanan konulardan biri oldu. Yüksek enerjili ışınlara ait bir patlama sonucu ortaya çıktığı bilinen ve insanlık tarihinin başından beri önemli bir yere sahip olan altının dünyada oluşumu, tıpkı gümüş ve cıva gibi elementlerin ortaya çıkışı gibi, yoğun ve yüksek enerjili yıldızlardan olan iki nötron yıldızının birbiriyle çarpışması sonucu olmuştur. Altının doğada oluşumu, hem oldukça nadir bir durum olmasıyla hem de çekici bir güzelliğe sahip olmasıyla sebebiyle ortaya çıktığı andan günümüze dek hep değerli olarak görülmüştür.
İki nötron yıldızının çarpışmasıyla başlayan altının oluşum süreci, yeraltında sıvı halde bulunan kayaçları içinde bulunduran katman olan magmanın içerisinde yer edinmesiyle devam etmiştir. Depremler ve magmada yaşanan patlamalar ve benzeri jeolojik hareketler sonucunda bir basınç değişikliği oluşur. Sıvı formdaki altın, bu hareketlerin beraberinde getirdiği basınç değişikliğiyle birlikte kayaların aralarındaki çatlaklara dolar. Altının oluşumu hikayesi, dönem dönem magmada bulunan altının yüzeye yaklaşmasıyla devam eder. Aslında sıvı halde bulunan altın, yüzeye yaklaştıkça soğuyarak katı bir forma bürünür.
Kuvars minerali bakımından zengin nitelikteki kayaçlar birincil yataklar olarak isimlendirilirken, dere yatakları ikincil yataklar olarak isimlendirilir. Rüzgar ve su gibi doğal faktörler sayesinde yüzey aşınır ve altın, dere yataklarında yüzeye kadar çıkar. İkincil yataklar, birincil yatakların zaman içinde aşınması sebebiyle ortaya çıkmıştır. Dere yataklarının yanı sıra, günümüzde altın; kayaların içlerinde, volkanik kayalarda, kayaçlarda ve akarsu yataklarında da bulunuyor.